16 Mart 2008 Pazar

Bir film seyrettim, hayatım değişti: Lagerfeld Sırları




Geçen hafta cumartesi yani 8 Mart'ta alışveriş dışında, 1 haftadır yazamadığım ama sizinle paylaşmam gereken bir aktivitem daha oldu, o da Karl Lagerfeld ile üzerine Rodolphe Marconi tarafından yönetilen "Lagerfeld Sırları" (Lagerfeld Confidentiel), adlı dökümanter filmi seyretmiş olmam. İstanbul'da sadece Kanyon ve Maçka Gmall'da gösterime giren bu filme yine bir kız arkadaşımla gittim ve o haftasonu ana konuşma konumuz film ve Karl Lagerfeld oldu diyebilirim. Yönetmen Marconi, dünyada sadece 3 adet üretilen Thom Brown marka gri kaşmir trikosuyla gitmiş Lagerfeld'le buluşmaya ve onu filmi yapmaya ikna etmiş, bilin bakalım o kazaklardan diğer ikisi kimdeymiş? :) Önceleri Chloé, şimdilerde Chanel, Fendi gibi dev moda evlerinin ve kendi markasının tasarımcısı olan Karl Lagerfeld'in dehası ve kendisi hakkında bilgilerim bu filme kadar gerçekten sınırlıymış diyebilirim.

150 saatlik çekim yapılan ve 3 yılda tamamlanan filmin ilk sahnesi Karl Lagerfeld'in evinde başlıyor, çoğu kimsenin ve benim hayal edeceğim gibi lüks ve ihtişam içersinde bir ev değil, sade, bayağı dağınık ama kendi içinde düzeni olan bir dağınıklığa sahip, sayısız kitaplar, dergiler, çizimler, yüzükler, 2 çekmece de yüzlerce yaka, her müzik türü için ayrı bir ipod( ben 11 adet saydım) gözümüze çarpan detaylar. Kendisine yüzüklerin efendisi dense yeridir çünkü bir insanın bu kadar yüzüğü olamaz sanırım:) Film boyunca, kendisiyle beraber kıyafet tasarlıyor,defilelere gidiyor, ünlülerle buluşuyor( Nicole Kidman,Monaco Prensesi Caroline) çizim yapıyor( Çizim tekniği hayranlık uyandırıcı en sevdiği malzeme tipex), fotoğraf çekimlerine tanıklık ediyorsunuz ve genelde tasarımcı kimliğinin dışında bir patron, fotoğrafçı, çizer, filozof gibi kavramları da kendisinde buluyorsunuz. Genelde kara gözlükleri( Film boyunca sadece 3 kere toplam 10 sn falan gözlüksüz görünüyor), dar silueti, siyah giymesi, at kuyruğu ile kafamızda bir protip oluşturduğumuz bu dahinin iç yüzüne, karakterine ve yaşamına da tanıklık ediyorsunuz. Yönetmen film boyunca ailesinden, çocukluğuna, cinsellikten, moda dünyasına kadar kimileri bazen fazla direkt ve rahatsız edici olabilen soruları soruyor ve Karl bunları içten, esprili, akıllı, her biri hayat dersi olabilecek cümlelerle cevaplıyor ve siz ona gerçekten hayran oluyorsunuz. Kendisi çalışanlarını övececek, sovlar sonunda kendilerine bir şeyler almalarını isteyecek, araba da öne binecek, herkesin ona ismiyle hitap etmesini isteyecek kadar alçakgönüllü ama hataları affetmeyen biri, herşeyi halletmiş sanki hayatın sırrını bulmuş, ermiş gibi dingin, rahat, hayatı, konumunu ve kendini hazmetmiş bir insan. Bazen fazla katı, insanlara yük olmak istemeyen, insanlardan uzak bir portre çizen ve nostaljiye, geçmişte yaşayan insanlara tahammülü olmayan ve bu konuyu su sözle özetleyen:

“Daha öncesi daha iyiydiyse, o zaman hemen intihar etmeli.”

Moda dünyası ile ilgilenen, ilgilenmeyen herkesin görmesi ve kendine hayat dersi çıkartması gereken bu şaşırtıcı, eğlenceli dökümanteri ben kaçırmayın derim , Cem Hakko filmi yurt dışında seyredip, etkilenip Türkiye'ye getirmesine şaşmamalı, gerçekten etkileyici, dvd sini de en kısa zamanda koleksiyonuma katmayı düşünüyorum.


1 yorum:

Adsız dedi ki...

gerçekten harika bir film

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...