21 Ocak 2013 Pazartesi

Edinburgh sevilmez mi?



Karl Lagerfeld  Edinburgh'yı Chanel'in son Metiers d'Art  şovu için boşuna seçmedi. Edinburgh tarihi, aristokrat güzelliği, gotik havası ve daha fazlası ile Chanel'in en görkemli şovuna arka plan olmaktan daha fazlasını vaadediyor.



Benim de şu ana kadar, İskoçya'daki favori şehrim olan Edinburgh'yı son ziyaretimizde, kült film Trainspotting'in yazarı Irvin Welsh'in doğum yeri olan Leith'de kaldık. 96 yılında çekilmiş olan film versiyonunu gördükten sonra Leith uzak durulması gereken bölgelerin başında gelse de, son yıllardaki değişimiyle, o kötü günlerine fazlasıyla uzak görünüyor.Yaklaşık 4 kmlik Leith Walk kozmopolit dükkanlarıyla sizi Edinburgh merkezine getiriyor ve güzel bir yürüyüş parkuru oluşturuyor.

Kahvaltı için tesadüfen bulduğumuz bir Italyan Deli'si olan Gaia'dayız. İsteğinize göre hazırlanan panini sandviçleri kahve eşliğinde hüpletip, yolumuza devam ediyoruz.





Edinburgh'daki yılbaşı marketi her yönüyle Glasgow'a galip geliyor. Şimdiye kadar yediğimiz en güzel tostu burada yiyip ( Listemde Atik büfenin Dr. Osman'ı ikinciliğe düştü :) ), geçen pazar sabahı evde benzerini deniyorum. Sonuç marketteki kadar olmasa da, başarılı. Pırasa, soğan ve sarmısak karışımının olgunlaşmış cheddar peyniriyle uyumu beklenmedik bir birleşme ama çok leziz, yanında hot buttered cranberry punch'la soğuk havada iyi gidiyor. Bu punch denenecekler listesinde yine üst sıralarda yer alıyor, aşağıda yazan malzemeleri kolayca temin edip, siz de deneyebilirsiniz.




Bir stantın dışındaki beyaz kaplanlar, komik bir görüntü oluşturuyor. Acaba şansımızı denesek, bir tanesini eve getirebilir miydik? :)



Buz pisti güzel gözükse de, omzundaki sakatlıktan muzdarip ben için uzaktan bakılması gerekenler listesinden ötesine geçemiyor.

Biraz video cahili olsam da, marketin havasını daha iyi solumanız için bir video bile çektim, buyrun:






Scottish National Gallery tarih ve sanat severlerin mutlaka ziyaret etmesi gereken noktalardan. Kendi bünyelerindeki eserlerden oluşan koleksiyonun bordo renkli duvarlarla oluşturduğu dünya etkileyici. Sizi başka zamanlara taşıyacak kocaman tablolara, sandıklara ve diğer parçalara kesinlikle zaman ayırın. Bence şehirde ücretsiz yapılabilen ancak değeri paha biçilemez en doyurucu aktivite.

Müzenin bir de geleneksel İskoç yemeklerini sunduğu bir kafesi var. Sevgilim bir İskoç klasiği haggis-neeps and tatties'i tercih ederken, ben kuzuyu tercih ediyorum. Yanındaki salata, patates salatası ve yulaf keki (Oat cake) elmalı taze krema sosuyla beni memnun ediyor.



 Edinburgh'da yine dolaşırken bulduğumuz Lovecrumbs  tadına doyulmaz pastaları ve kekleri bünyesinde barındıran tatlı bir kafe. Yeşil saçlı servis elemanı Adams Ailesi ekstralarından biri gibi, içerinin dekorasyonu ve havası da biraz garip ancak fazlasıyla ilginç ve sevimli.  Muzlu ekmeğim oradaki keklerin en güzeli olmasa da, gül ve kakuleli sıcak çikolata ölünesi. Eski piyanodan masa, giysi dolabından kek standı yapan yaratıcı Lovecrumbs, bence yine Edinburgh'nın  en hip yerlerinden.










Fonda hafiften çalan gayda eşliğinde bir Edinburgh videosuyla bu İskoçya seyahatine noktayı koyuyorum.

Yakında yine burada olacağım, hoşçakalın!




2 yorum:

Adsız dedi ki...


Cadıcım, ne güzel gezmişisn yaa, harika valla,, sevgiler ve kisseeeesss...

mrtzn dedi ki...

Dünyanın ne kadar güzel yerleri varmış sayende buraları görme imkanıda buluyoruz..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...