Missoni etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Missoni etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Aralık 2011 Pazartesi

Edinburgh, sen de çok güzelmişsin

Tatilim devam ederken ilk postumu yazma zamanı çoktan geldi ve geçti ancak yeme,içme, yan gelip yatma modundan çıkmak çok kolay olmuyor tahmin edersiniz ki :) Sorunsuz sayılabilecek bir yolculuktan sonra perşembe akşam üstü 15:00 sularında Edinburgh'a vardım. Nerede kalacağımızdan haberim yoktu ama araba Hotel Missoni'nin önünde durunca, sevgilimin ilk sürprizinin bu olduğunu anladım. Bir moda bloggerı olarak Missoni bayıldığım markalar arasında yer almasa da, iç dekorasyon ile ilgili  başarılı olduklarını düşünüyorum.


Missoni kilti içinde mutlu bir vale :)

Neredeyse tüm kozmetiklerimi taşımamak için İstanbul'da bıraktığımdan acil ihtiyaçlar için şehrin ana caddelerinden  biri olan Princes Street'teki Superdrug'ın yolunu tuttuk. Christmas neşesi her yeri sarmış, her yer ışıl ışıl, insanlar keyifli, bu havadan etkilenmemek mümkün değil. İçilen bir kahve sonrası otele dönerken The National Gallerry of Scotland önünde kurulmuş tezgahlardan birinden 7. yy Kelt eserlerinden birinden etkilenerek yapılmış bu bileziği aldık.

Yemek için otele yaklaşık 1 mil uzaklıkta Wedgewood'a  rezervasyon yaptırmıştık, erken orada olduğumuzdan yol üstündeki bir puba girdik, zencefil birası Crabbie's benim yeni favorim oldu. Wedgewood klasik İskoç mutfağını modern dokunuşlarla sunan güzel bir restoran. Her şey çok güzel ancak yemek arasında sundukları limon sorbesi, ahududu ve zencefilli bira karışımı favorimiz oluyor ve bir daha istiyoruz.

Dönüşte 2 puba daha uğruyoruz, en çok otelin karşısındaki Deacon Brodies Tavern'i beğeniyorum, denenecek o kadar çok şey var ki bu gezide o yüzden de çok heyecanlıyım.

Sabah otelde klasik bir İskoç kahvaltısını takiben Edinburgh Kalesine doğru yürüyoruz, hava soğuk ama yağışsız. Kaleye Royal Mile denilen 1 mil uzunluğunda caddeyle ulaşılıyor ve şehrin tam tepesinde. Ben bu tür yapıları gördükçe kendimi  bir  Excalibur uyarlamasında falan sanıyorum, gördüklerimden fazlasıyla memnunum.

Palto ve botlar: MNG
Çanta ve  snood:H&M
Jean: Topshop



Kaleyi fethettikten sonra, esas konuya geliyorum ve kendimi birden Urban Outfitters'da kasa sırasında buluyorum. Bilinen alışveriş noktaları tamam ama  ben başka bir şeyler peşindeyim. Grass Market'ta bir şubesi bulunan Armstrong's Vintage Emporium'un. Küçük bir aramadan sonra buluyoruz. İçerisi kalabalık, çeşit çok, içerde çok kalamıyoruz çünkü otelden çıkma saatimizi geçmiş bulunuyoruz ama ben çok güzel bir el çantası, er kişi de 70'li yıllardan Donnie Brasco tarzı bir deri ceketle çıkmayı ihmal etmiyoruz. Güzelim Victoria Caddesi'nden yukarı yürüyüp, otelden çıkışımızı yapıyoruz.

Sonrası ve bulduklarımı daha sonra yine sizinle paylaşağım, şimdilik hoşçakalın :)


26 Ekim 2009 Pazartesi

Fashionable Istanbul'da bir cadı


                                                      
                                                    Podyum arkası eğlencesi -   Backstage fun

Fashionable Istanbul ile ilgili davet aldığımda, o sıralarda uzakta olacağım için açıkçası ben de pek bir his uyandırmamıştı, hatta  içimde organizasyonla ilgili bazı şüpheler olduğu için, dün eve yorgun ve uykusuz vardığımda, kendimi oldukça zorlayarak hazırlanmaya başladım, ancak ilgimi çeken Vivienne Westwood ve Missoni defileleri beni motive etmeyi başardı. İlk gün olaya dahil olması ile, benden daha tecrübeli olan Mordolap ile 18:30'a doğru Dolmabahçe Sarayı önünde buluştuk,  basın kartlarımızı alarak kırmızı halının arkasından! ilerledik, önünden demiyorum çünkü ünlü değilseniz o kadar da keyifli olmuyor :) .Önce biraz çevreyi kolaçan edip, fotoğraf çekimi yaptık, o sırada  blogger kardeşliğinin diğer üyeleri Trendasticny ve beni ayakkabılarımdan tanıyarak beni şaşırtan Fashionbysiu ile karşılaştık. Biraz sohbetten sonra ben ve Mordolap backstagee yollandık. Siyah fonun hakim olduğu odada modelleri hazırlamak için hummalı bir çalışma devam ediyodu. İşte Marc Jacobs'ın çantasına ilham kaynağı olan Jessica Stam tam önümdeydi ama ya Lily Donaldson neredeydi? Gözlerim onu ararken olmadığını anlayıp, hayal kırıklığı ile Westwood defilesinin yapılacağı çadıra yöneldim.

When I was first invited to Fashionable Istanbul event, I couldn't feel much because I would be away during the shows and I had some doubts about the organization. However, when I arrived home sleepy and tired on Sunday, Vivienne Westwood and Missoni shows gave me the strength for getting ready. I met with Mordolap at 18:30 in front of the Dolmabahçe Palace, she was attanted Cavalli show on Friday so she had more experience than me. We got our press cards and walked behind the red carpet because it wasn't fun if you're not a celeb :). We looked around, shot some photos and met other fellow bloggers Trendasticny and Fashionbysiu who recognized me from my shoes :) . We had a chat for a while than Mordolap and I went to the backstage. The crew was trying to prepare models for the show on a black backgounded backstage. There I saw Jessica Stam who is a muse of Marc Jacobs for Stam bag but Lily Donaldson wasn't there so I was dissappointed and went to the tent where Westwood show will take place.






Lily D. YSL tribute ayakkabılarıyla da hayranlığımı sonuna kadar hak ediyor ve Ece Sükan .
Lily D.  also deserves kudos for her YSL tribute pumps and  Ece Sükan from Turkish Vogue.

Davetliler yerlerine yerleşirken, ortamda doğal olarak İskoçya'nın bağrından kopup gelen etnik müzikler çalıyordu. Normalde kendi ana markası ve Red Label markası için defile yapan tasarımcı 1993'de kurulmuş olan ve daha genç bir kitleye hitap eden İlkbahar/Yaz 2010 Anglomania koleksiyonunu  sergileyecekti, daha önce olan Cavalli, Ferre, Ferragamo  şovlarına baktığımızda  görülmemiş bir şey yokken, bu yeni sayılabilirdi.  Hiç bir Westwood defilesi, kendisinin özgür ruhundan gayrı, mesaj kaygısız olamazdı,yine öyle oldu ve yağmur  ormanlarının kurtarılması ile ilgili esprili bir kısa film izledikten sonra hemen koltukların üstlerine bırakılan formları doldurduk.

The crowd was trying to be seated and you could hear ethnic Scottish music from speakers,naturally. Vivienne Westwood's show was going to be her younger line "Anglomania" s S/S 2010 collection. After we filled out the forms for saving the rain forests , you know no Westwood show would be without a message because of her anarchist spirit.

Ormanları kurtarıp,sıra defileye geldiğinde Stam açılışı yaptı, gerisi bildiğiniz Vivienne Westwood'u ,bol katlı, renkli, farklı, asi tasarımlar izledik. Etnik müzikler defilenin büyük bölümünde çalarken, Daddy Cool gibi eğlenceli bir klasik çalınca ( Galatasaray taraftarı arkadaşlarda bu şarkı benimle aynı duyguları uyandırabilir :) ), müzik çok daha hoş bir hale geldi. Defile sırasında fazla tepki vermeyen kalbim, ne zaman ki kızıl saçlı efsanevi tasarımcıyı podyumun başında gördü, o zaman herkes gibi delice alkışlamaya başladım, kendisine ilgi büyüktü, ben de ucundan da olsa bu efsane ile aynı kareye girmeyi başardım.

Stam was the first face of the show, the rest is all Westwood you can think about. Many layers, fabric, unpredictable colours, pieces with messages, punk spirit were all over the place. The music was also great and I was kinda calm during the show. However when I saw red head legendary designer on the runway, I got excited and started to applause like crazy like the rest of the crowd. She was surrounded with people and I was lucky to be in the same pic with her.







Olayın keyfiyle ağzım kulaklarımda kokteyl alanına gittiğimde, kırmızı halıya bir göz atmak istedik. Bu sırada Margherita Missoni geldi ki sanki burada olmaktan memnun değilmiş gibiydi, onu geçecek olursak asıl olay kırmızı halıda Lily D. ve Stam'i yan yana görmemle oldu. Stam'i fazla beğenmeyen ben, ki ben beğenmesem ne olur onu dünya beğeniyor, Lily'e aşık oldum. O bitmeyen bacaklar, duru cilt ve yılan derisi baskılı elbisesi, ki ben de geceye benzer detayda bir üstle katılmıştım, onu sevmekte ne kadar haklı olduğumu bana yine gösterdi, süper modellerin başka bir gezegenden olduğuna bir kez daha kanaat getirdim, bir süre backstage e gidip onu öylece seyrettim, sesi de kendi kadar tatlıydı .

I was so happy about the final and had a big smile on my face, then we went to the red carpet again. I saw Margherita Missoni and she looked like she wasn't very happy about being there.The main hype was occured when I saw Stam and Lily D. together on the red carpet. I'm not a big fan of  Stam but I would say I'M in love with Lily now  even more. Her endless legs, fairest skin and exotic print dress ( I was wearing a top with a similar pattern) were the reasons why I loved her a lot. I made myself believe in that the super models are from another planet. I went to the backstage and watched her for a while, her voice is as angelic as her face.

Bu sefer defile alanına daha erken vardık ancak hazırlıklar ve defilenin ön sıra misafiri Bay Willis gecikince olay biraz uzadı. Beklenen misafir gelip yerini alınca, benim de kendisinin arka sırasında çaprazında bulunmam gecenin kayda değer komik olaylarından biriydi. Onun yerine Brad Pitt, David Beckham.. gibi bana bir şey ifade eden biri olsaydı bu mükemmel bir fırsat olacaktı :) . Missoni'de görmediğimiz bir şey yapmadı, bana kalırsa fazla tekrardan olusan triko ağırlıklı 2010 ilkbahar/yaz koleksiyonundan parçalar sergiledi. Defilenin en önemli bölümü Stam ve Lily'i podyumda beraber yürürken görmek oldu, son kısımda modellerce öttürülen düdükler defilenin en sevimli bölümüydü.

This time we went to the tent earlier  for Missoni show but Mr. Willis who happened to be the front row guest was late. When he arrived, I was sitting almost behid him and it was one of the hillarious things about that night. I wished that there were David Beckham or Brad Pitt in front of me than everything would be different and sitt,ng there meant more sense to me :) . Missoni show was their S/S 2010 collection nothing original but I enjoyed to see both Lily and Stam on the runway together, all models were blowing whistles at the end of the show and it was fun.

Bu şovu da bitirdikten sonra ben,Trendasticny  ve onun arkadaşı Tina kapanış partisi için Anjelique'e yöneldik. Ortam güzeldi ancak yorgunluğum ve bugun ofise gelecek olmanın ağırlığı beni eve gitmeye zorluyordu. Gitmeden önce bir süre Lily'nin sapığı gibi peşinde dolaştım ki, amacım tanışıp fotoğraf çektirmekti ancak onu bir süre sonra kaybedince bu hayalim suya düştü ama önemli değil.

After the show, we went to Anjelique with Trendasticny and her friend Tina for closing party. The atmosphere was great but I was very tired and the pressure of coming to the office on Monday was kept me to enjoy more. I stalked Lily D. for a while before I go because I wanted to meet her and took a picture together but I lost her and it was ok.

Son bölümüne katılmış olmama rağmen çıkarımlarıma bakacak olursak:

My humble opinion about the event:

1. Fashionable İstanbul by Avea, sonuçta bizleri moda dünyasına yaklaştırmış ve bu dünyanın efsaneleri ile bir arada olabilme fırsatını sağlamıştır.

This event brought us closer to the real fashion world and allowed us to be at the same place with some fashion legends.

2. Organizasyon bazında genel olarak çok daha görkemli ve düzenli olması, defilelere davet edildiğinizde izleme sansınızın olması artısıdır.

In organisation wise, it was glamourous, well organized and you were able to watch the shows if you were invited.

3. Dünyanın önde gelen  moda haftalarının havasını biraz da olsa solumamıza katkısı olmuştur.

It helped us to breath real fashion week athmosphere a little.

4. Diğer etkinliklerde olduğu gibi blog yazarlarını görmezden gelmemiş ve bizi de olaya davet etmeleriyle öncü olmuşlardır.

On the contrary to other events, they become pioneers by officially  inviting bloggers   for the first time than  ignoring them.

5. Tek önemli eleştirim podyumda gördüğümüz koleksiyonlara olacaktır, ilerde farklı ve bizleri heyecanlandıracak yenilikler görmek benim temennimdir.

My only important criticism is about the fashion shows, I wish to see new and more inspational collections in the future.

Gece de ben, diğer fotoğraflar ve  ingilizce özet  en kısa zamanda burada olacaktır. Bu yazıyı bitirirken Global Tanıtımdan Ufuk Özgül'e özel olarak teşekkür etmek istiyorum, içten yardımlarınızla kesinlikle bunu hak ediyorsunuz.

Ufuk Özgül from Global PR was great  help and I wanna thank her especially at the end of my post, she really deserves it.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...